Adalet Kuelesi -Topkapı Sarayı- |
Topkapı Sarayı |
Adalet Kulesi ve Kubbealtı |
Divan-ı Hümayun odası |
takip etmesi uygun görülmüştür. Padişah, istediği zaman toplantıya katılır, salona açılan kafesli pencereden tartışmaları izlermiş. Fakat ilginç olan yanı şu ki, vezirlerin hiçbiri Padişahın orada olduğunu bilmezmiş. Padişah eğer gelmişse, camı tıklatarak yada perdeyi kapatarak toplantıyı bitirirmiş. Padişahın orada olduğu da ancak böylece anlaşılırmış. Böylece Padişahın herkesi gördüğü ama Padişahı kimsenin görmediği bir yönetim mekanizması kurulmuştur.
Babıali |
Adalet Kulesi tarih sahnesinde yerini almadan önceki son büyük işlevi ise yeniçerilerin ortadan kaldırıldığı 1826 Haziran'da üstlenmiştir. İsyancı yeniçerilerinin topa tutularak mezar taşlarının bile sökülerek ortadan kaldırılması kararı Kubbealtında alınır ve kafesin arkasındaki II. Mahmud'a sunulur. Padişahın da onayıyla yeniçeleriler ortadan kaldırılır ve idare sınıfı rahat bir nefes alır. Osmanlı'nın Osmanlı olmasında en büyük emeğe sahip olan yeniçeri ne yazık ki devletin son zamanlarında isyanların kahramanı olmuş ve kaldırılmaları Vaka-i Hayriye olarak adlandırılmıştır.
Osmanlı'da adaletin taçlandırıldığı bu yapıya değindik, peki ya Osmanlı padişahlarının adalet anlayışı? Osmanlı padişahları bilirlerdi ki herkes Allah'ın kulu ve herkese bu adalet eşit dağıtılmalı. Bunu Osmanlı Padişahları'na Allah tarafından verildiğine inanan Padişahlar ve adalet dağıtan vekiller son zamanlara kadar ellerinden geleni yapmışlardır. Bu görev 600 yıl öyle bir işlemiştir ki yeri gelmiş Osmanlı Padişahları adalet makamının verdiği karar uymak zorunda kalmıştır. Bunun en açık örneği anlatılanlara göre şudur ki: Fatih Sultan Mehmed bir yere cami yaptırmak ister ancak yaptırmak istediği o yer bir Rum'a aittir. Rum arsayı satmak istemez Fatih Sultan Mehmed arsanın bedelinin bikaç katını teklif eder ama kabul etmez adam. Fatih bunu adamın nefsiyle verdiği karar olduğunu düşünüp kendisininkini ise ruhani, Allah yolunda hizmet olduğunu yorumlayarak camiyi buraya inşaa ettirmeye başlar. Rum perişan halde Padişah bile bunu yapabiliyorsa der. Rum'a, kadıya gitmelerini önermişler ve adaleti orada aramasını Osmanlı da adaletin herkese eşit olduğunu söylemişler. Rum bu duruma pek inanmaz ama gider kadıya durumunu arz eder.
Mahkeme günü gelir. Fatih Sultan Mehmed'in mahkemeye geldiğini gören adam hayretler içerisinde kalıyor. Kadı efendi oturuyor Cihan Padişahı ayakta ve mahkeme başlıyor... Fatih Sultan Mehmed zorla adamın arsasını ikisab etmekten suçlu bulunuyor ve kolunun kesilmesi kararı çıkıyor. Ancak Osmanlı yasalarında İşlenen suçun maddi olarak bir karşılığı varsa ve mağdur taraf kabul ederse mal mülk ödenerek ceza affedilebiliyor. Fatih Sultan Mehmet bunun üzerine 200 altınlık arsaya 2000 altın önerip ve hergün bir altın verme teklif ediyor adama. Adam bu duruma çok şaşırıyor! Osmanlı adaletinden çok etkileniyor ve kabul ediyor teklifi. Mahkeminin bitmesiyle ayağa kalkan kadı Padişah'ın eteklerine eğilerek "Padişahım, şu ana kadar ben Allah'ı temsil ediyordum. Ben oturuyordum, siz ayaktaydınız. Çünkü siz maznun mevkiindeydiniz. Allah'ı temsil eden siz değildiniz. Adaleti veya adaletsizliği temsil ettiğiniz, mahkemenin sonunda belli olacaktı. Ben Allah'ı temsil ediyordum; adaletin sahibi bendim o sırada. Şimdi benim görevim bitti. Şimdi bana, size tâbî olan, sizin imparatorluğunuzun bir kadısı olarak el etek öpmek düşer." diyor.
Adalet Kulesi |
Osmanlı'nın 400 yıl boyunca yönetiminin idare edildiği Kubbealtı günümüzde ziyaretçilerini ağırlamaktadır. Osmanlı'da adalet denilince akla gelen yapılardan biri olan Adalet Kulesi ise o eski günleri yaad etmekte ve o eski adalet dağıttığı, yönettiği imparatorluğa hasret kalarak bakmaktadır her gün İstanbul'una..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder