15 Şubat 2014 Cumartesi

Çocuklarla Sanat Konuşmaları 7 - Eren Özelçi: "İstanbul'da daha az ev yapılsın isterdim..."

Eren merhaba. 

Picasso'nun resmiyle başlayalım sohbetimize ister misin? Beğendin mi bu resmini?
Picasso’yu tanımıyorum.  Ama güzel bir resim. Çok kolay bir resim, ben de yapabilirdim.
İki insan var. Elleri hayvanın eline benziyor.

İki çocuk resim yapıyor.. Resmin adı buymuş.
Kadına benziyor çocuk. Üstünde de çubuk var (gülüyor…) Neredeyse adamın suratı kaleyle kaplanmış. Duvarları sanki odunla boyamışlar.
Arkada da çiçeğe benzeyen bir şey var.. Beyaza boyamışlar. Dışarının rengine benzemiyor.

Duvarına asar mıydın bu resmi?
Bir iki yıl asmam. Bana tam bitmemiş bir resim gibi geldi. Biraz düşünmem lazım…





Sen resim yapıyor musun?
Eren Özelçi, 7 yaşında. Doğum günü: 16 Ekim.
Resim yapmayı seviyorum. Önceki hafta okulda büyük bir kağıda Mısırlıların resmini yapmıştık. Ressamlar bazen anlamsız şeyler yapabiliyor. Ben de bugün anlamsız bir resim yaptım. Ailemin resmini yapıyorum.
Bir de Fenerbahçe’nin resmini yapmayı seviyorum.

Fenerli misin?
Koyu.

Ben futboldan pek anlamıyorum… Sanattan konuşalım. Sanat nedir sence?
El becerisi, bir de hayal gücü..

Sanatçı kimdir peki?
Resim yapan kişi.

Sevdiğin ressamlar hangileri?
Çok ressam göremedim hayatımda. Bildiklerim Hollandalı, Amerikalı.

İsimlerini hatırlıyor musun?
Van Gogh..


Bak bu resim Gürbüz Doğan Ekşioğlu’nun. Nasıl buldun?
İngiltere galiba. Soğuk oraya gitmemiştir. İstanbul’da en çok böyle tekneler görünür. Ressamın burada deniz kenarında yaşadığı belli.

Haklısın. Moda’da yaşıyor. Pek soğuk sayılmaz ama.. Sanadalın sence niye yarısı kırık?
Fırtınada kırılmıştır.

Ama deniz tarafı sağlam görünüyor..
Farklı bir tekne olduğu belli. Fırtınada boyası gitmemiş. Başka resimler de yapıyordur. Artık ben de tekne resimleri yapmaya başlayacağım..

Bu resim de Picasso'nun.. Sana neler anlatıyor?
Bir yerden hayal etmiş. Özen gösterilmiş tarafları var. Fırçayla boyandığı belli. Topu neden yapmış anlayamadım. Elleri çok beğendim.

Kızın elindeki ne?
Ölmüş bir kuş.. kız ona bakıyor. Bu da kolay bir resim. Çok renkli olmuş. Çizgili çizgili olmuş. Gözleri çok komik olmuş. Dışarısını neden öyle boyamış anlayamadım.. Üstüne boya dökülmüş , fırçası çok sulu gibi. Böyle bir renk dünyada yok. Bütün renkleri karıştırmış olması lazım. Suratı yaparken çok uğraşmıştır.

İstanbul’u, yaşadığın şehri seviyor musun?
Evet. Amerika’da daha az ev olduğu belli. Kıta bizden kaç kat büyük tabii.

Daha az ev olmasını seviyorum. Daha çok orman olmasını isterdim. Yine de ev yapılsın ama her zaman olmaz.

İstanbul’un belediye başkanı olsaydın neler yapardın?
Daha az ev yapardım. Cebimizde daha çok para olmasını isterdim. Oyuncak isterdim.

Paylaşır mıydın?
Kimle? Kırılacak şeyleri paylaşmam zor olurdu..

Sadece hayvanların yaşadığı bir ülke kursak. Hangi hayvanları alırdın?
Tavşan, köpek, kedi


Bak bu da bir Turner resmi…
Bunu bilmiyorum ama Van Gogh’un Yıldızlı Gece resmini hastanede yaptığını biliyorum.

Bu fırtına resmi olmuş… Fırçanın darbelerini sevdim. Çok zorlanmıştır. 1000 renk karıştırmış. Bir sürü renk bulmuş ve her yerini boyamış tablonun.. Tuval kullanmıştır. Tuvalin köşelerini bile boyamış. Arkasını boyamamıştır. Çünkü tuvali nasıl koyacağını bilememiştir.  (Gülüyor..)
Açık mavi, koyu mavi, açık, koyu, açık, koyu, öyle gidiyor.. Yapmak çok zor. Söylemesi kolay.

Rengin nasıl oluştuğunu biliyor musun?
Evet. Dün okulda sadece iki renkten bir sürü mavi yaptık.

Teşekkürler Eren..
Çok uzun sürdü ama sevdim. İkinci röportajımızı ne zaman yapacağız? 

12 Şubat 2014 Çarşamba

Alptekin Baloğlu mimar, dalgıç, yayıncı, fotoğraf sanatçısı...

Alptekin Baloğlu, sadece çok iyi uluslararası bir sualtı fotoğrafçısı değil gözümde.. Hayallerini hayata geçirme sabrı ve azmi olduğu için,  hedeflerine ulaştıkça yeni hedefler ürettiği için, yaratıcı ve cesur olduğu için, tutkulu ve istikrarlı olduğu için, çok yönlülüğünü yönetebildiği için "başarı"nın tariflerimden biri. Çektiği fotoğraflara bakmak yeterli. Ne büyük bir emek, ne güzel bir göz...

Fotoğraf çekmeye, sualtını görüntülemeye ne zaman başladınız?
Mimarlık eğitimi aldığım yıllarda fotoğraf ile daha haşır neşir olmaya başlamıştım. Ama sualtı fotoğrafçılığına başlamam ilk tüplü dalışa başladığım 1994 yılında oldu. Dalışa başlamamla her hafta sonu kar kış demeden Yassıada’da dalarken buldum kendimi, çocukluğumun hayali gerçek oluyor ve sualtı dünyasıyla burun buruna geliyordum. İşte o yıl küçük bir makina ile sualtı fotoğrafçılığına adım attım.

Sualtı sizi neden bu kadar çok çekiyor?
Fotoğraf makinası ile sualtında ilk çektiğim kareler, Yassıada’da gördüğüm karagöz sürüsüydü, kimse inanmadı bunları çektiğime, o gün dalış sonrası fotoğrafları tab ettirmeye gittiğimde korkunç bir gerçekle karşılaştım. Çektiğim herşey kapkaraydı ve o gün bir karar verdim. Bir Afrika atasözü derki: “Bir aslanın kuyruğunu hiç çekme, eğer çekiyorsan da sakın bırakma” işte ben de o fotoğrafları gördüğümde bu işi öğreneceğim diyerek o kuyruğa sıkı sıkı sarıldım.


Yayıncılık, dalgıçlık, fotoğrafçılık deneyim ve birikiminin yanı sıra başka hangi unsurlar etken oldu başarınızda sizce ?
Fotoğraf çekerken elbette mimarlık eğitimimin bana kazandırdığı farklı bir bakış açısı etkendi. Ama o yıllarda ülkemizde sualtında fotoğraf çekimi ile ilgili bilgi bulmak çok zordu, bu da kendimi dünyada neler oluyora odaklanmamı sağladı ve yüzlerce kitap inceleyerek, neredeyse dünyadaki her sualtı festivaline giderek dostluklar edinmeye ve vizyonumu geliştirmeye çok emek harcadım. Matbaacı olmamın getirdiği avantajlar da oldu elbette. Ortağı olduğum A4 Ofset yayınladığım kitapların kalitesinin üst düzeyde olmasına, benim bu birikime sahip bir fotoğrafçı olmam da bu avantajı doğru kullanmama etken oldu. Bu sayede ilk kez Türkçe bir sualtı kitabı Fransa’da “Dünyanın en iyi sualtı kitabı” ödülünü kazandı. Sonrasında yabancı sualtı fotoğraf sanatçılarının kitaplarını da matbaamızda bastık ve onlar da bu ödüle kavuştular. A4 Ofset olarak bizi onurlandıran işlerden bazılarıdır bu işler. Çektiklerimi insanlarla düzeyli bir sunumla, sergi yöntemleri ve yeni fikirlerle buluşturabilmek ve yaptığım işi çok sevmek bu başarıda etkendi elbette.


Çekimlerinizde kaç kişilik bir ekip çalışıyor? Ekipmanlarınızın çeşitleri, özellikleri, değerleri hakkında biraz bilgi alabilir miyiz?
Dalış en az iki kişiyle yapılan bir spor, bir hobidir. Yanınızda sizi sürekli kollayan bir buddy olmak zorunda, ama ben bir proje için dalıyorsam 2 veya üç sualtı sistemimi dalışlarımda taşıyan, bana sualtı modelliği yapan arkadaşlarımla dalıyorum. İyi bir sualtı fotoğrafı iyi bir ekipmanla çok doğru orantılıdır. Ekipmanınızı iyi tanımazsanız, güçlü flaşlarınız olmazsa sualtında doğru renkleri alamazsınız, başladığımdan beri Nikon fotoğraf makinaları ve objektifleri ile dalıyorum. Şu ana kadar 10’un üstünde makina ve farklı objektif ile çalışmışım. Her yeni sistem ve gelişme bu değişime neden oluyor. Şu an ise çekim yaptığım sistemin değeri, makina, objektifler, sualtı kılıfı, portlar ve flaşları toplarsak yaklaşık 20.000 euro. Ayrıca bazen hayallerinizi ve yapılmayanı yapmak için geliştirdiğiniz küçük ama önemli teknik yaratıcılıklar da fark yaratmanıza neden olabiliyor. “Denizden Boğaziçi” projemin fotoğrafları da bunun eseridir.


Evrimin delillerini barındıran Galapagos’ta sizi en çok etkileyen ne olmuştu?
Müthiş bir sualtı dünyası var Galapagos Adaları’nda. Çekim yaparken sizinle oynaşan foklar, çekiçbaşlı köpekbalıkları, balina köpekbalıklerı ve büyük balık sürüleri, tam bir fotoğrafcı cenneti. Tekrar dalışa gitmek istediğim yerlerin başında gelir Galapagos Adaları. Çekim yaparken gördüğüm karaltıya yaklaştığımda büyük bir ton balığı sürüsünün içine düştüğüm ve onların arasından kurtulabilmek için harcadığım çabayı unutamıyorum. Hepsi bana bakarak bir girdap yapar gibi etrafımda dönerken havamın azaldığını farketmemle aralarından çıkmaya çalışırken sürü beni içinde tutmaya çalışır gibiydi, zar zor onlardan kopup dalış grubuna yetiştim, ama inanılmaz heyecanlı bir deneyimdi...

Ve diğer dalış noktalarınızdan.. en çok etkilendiklerinizi aktarır mısınız?
Endonezya, Malezya, Maldivler, Papua Yeni Gine ve Avustralya en etkileyici ve canlı çeşitliliğin bol olduğu noktalar. Kızıldeniz ve Sudan mercanların renkliliği ile ünlü. Ülkemiz ise batıklarla...

Yıllara yayılmış sualtı fotoğraf ve belgesel serüveninizde en korktuğunuz, en pişman olduğunuz, en çok sevindiğiniz ve en çok üzüldüğünüz anları bizimle paylaşır mısınız?

İnanın her dalış bana bu duyguları yaşatabiliyor. Analog sistemle dalarken 36 kareyi bitirip tekneye dönerken karşınıza çıkan balina köpekbalığını fotoğraflayamamak kendinize kızmanıza ve pişmanlığa bir örnektir.. Dünyanın en küçük ve en zehirli canlılarından mavi halkalı ahtapotu fotoğraflarken, boyutunu algılatabilmek için yanına parmağımı koyup fotoğraflarken onun elime atlayıp beni öldürebileceğini bilmeme rağmen bunu yapıyor olmak, korkunun olduğu kadar mutluluğun da bir göstergesi...


“50 Soruda Denizin Sırları” kitabınızda yayınlayacağınız bazı soruları cevaplarıyla birlikte bizimle paylaşır mısınız? Ne zaman yayınlanabilecek?
"50 Soruda Denizin Sırları" kitabım ve projem, öncelikle Doğu Anadolu’da deniz ile tanışmamış çocuklara bedava yollanarak onların denizi tanımaları amacıyla yaptığım bir çalışma. Çok yakında büyük bir destek kampanyası ile duyuruyor olacağım. O aşamada daha detaylı bu konuya girmeyi isterim.

Yarışma kazanan eserlerinizin hikayelerini anlatır mısınız?
Milli Takım olarak gittiğimiz ve ülke olarak ilk katıldığımız İspanya’da yapılan Dünya şampiyonasında altın madalya kazandığım fotoğrafım, sualtı fotoğrafçılığında jüriyi etkilemenin önemli bir örneğidir. 25 fotoğrafçı ile aynı anda dalıp fotoğraf çekerken, hepsi derinlerdeki balıkların peşindeyken, ben daha önce su üstünde beslenirken gördüğüm kefalleri fotoğraflamış ve diğerlerinden çok farklı ve sıyrılan bir fotoğraf olduğu için de ödüle layık görülmüştüm. Bu da, yarışmalarda etkili fotoğraf çekmenin, farklılığı yaratmaktan geçtiğinin bir ispatıdır. Artık yarışmalara katılamasam da, jüri görevi yapmaya çalışıyorum. Dünya Sualtı Şampiyonasında görev aldım, Nikon Japonya’ya davet ederek uluslararası fotoğraf yarışmasına jüri olarak davet etti. Bunlar uluslararası fotoğraf yarışmalarda davet alan ilk Türk olma onurunu bana yaşattı.

İstanbul’u 5 duyunuzla tasvir etmenizi istesem?
İstanbul uzaktan baktığınızda bir keşmekeş, ama yaklaştığınızda yüzlerce sürpriz ile sizi içine çeken bir fotoğraf cennetidir. Her şeyde olduğu gibi ona nasıl baktığınız ve ne görmek istediğinizi bilmenizle size müthiş kareler yaratan bir şehirdir. İstanbul için 5 duyumunda ortak sözcüğü "sürpriz" olabilir.


Blogumun klasik sorusu: İstanbul için bir hayal projeniz var mı?” Siz gerçekleştirmiş ve taçlandırmış gibisiniz hayalinizi.. “İstanbul’un Sualtı Yaşamı” ve “Denizden Boğaziçi” çalışmalarınızdan bahsedermisiniz?
2006 yılında tüm boğazda, Haliç ve Adalar bölgesinde dalarak “İstanbul’un Sualtı Yaşamı”nı gözler önüne serme fırsatı yakaladım. Sürprizlerle doluydu, boğazdaki her dalışımda denizatlarıyla karşılaşmam, Haliç’te deniz tavşanı görmem gibi...Bu gördüklerimi bir kitap, bir belgesel film ve Taksim meydanında büyük bir sergi ile paylaşabildim. İnsanlara Boğaz'daki yaşamın henüz ölmemiş olduğunu gösterip, daha duyarlı olmamız gerektiğini aktarabildim.

“Denizden Boğaziçi” çalışmalarım ise 2009 da başladı ve İstanbul’u daha önce hiç bakılmamış bir bakış açısıyla fotoğrafladım. Bir balığın gözünden İstanbul nasıl görülebilirdi? Yarısı sualtını, yarısı da su üstünü gösteren bu çalışmalarım çok beğenildi. Yurtdışında ve ülkemizde ödüller kazandığı gibi, bu fotoğraflar Güney Kore’de yapılan Expo’da Türkiye pavyonunda yer alarak dünyayla buluştu. Hala bu fotoğrafların devamını çekiyorum, gece fotoğraflarını da çekmeye başladım. Hayallerimi hem İstanbul’u hem de Türkiye’yi bir arada gösterebileceğim yeni bir kitap ve çalışma süslüyor. Bu nedenle Türkiye’yi dolaşıp daha önce çekilmemiş yapıda fotoğraflar çekmeye devam ediyorum. Urfa, Kars, Gaziantep, Malatya, Van, Sivas şehirleri size sualtı fotoğrafı yaratır gibi geliyor mu? Evet yaratıyor..Bu projem için sponsor arayışım sürmekte, kısa süre içinde bu fotoğraflar da gün yüzüne çıkacak...


Bir sualtı fotoğraf müzesi kurmayı düşündünüz mü?
Bursa Hayvanat Bahçesi içinde küçük bir sualtı müzesi kurdum, hayvanat bahçesini ziyaret edenlerin gezip sualtı yaşamını fotoğraflar, 3D filmlerle öğrendiği bir mekan oldu ve adımı taşıyan böyle bir yerin olması beni çok onurlandırdı elbette. Başka şehirlerde de bunu hayata geçirebilmeyi hayal ediyorum.

Hedefte neler var?
İki hafta sonra en büyük hedeflerimden olan “Denizin Sırları” projesini sizlerle paylaşmayı ümit ediyorum.

İzleyeceğim.. 

Sualtından Üçlemeler...
Alptekin Baloğlu Sualtı Fotoğraf Sergisi
16 - 28 Şubat 2014 Atölye SiLiS “Vitrin”
Ferahevler Mah. Nuri Paşa Cad. No:105/B Tarabya T: 0 212 299 30 93

Sualtı Fotoğrafçısı Alptekin Baloğlu, aynı konsepte sahip olarak belirlediği fotoğraflarını biraraya getirerek “Sualtından Üçlemeler” adındaki fotoğraf serisini paylaşıyor. Ayrıca yeni yayınladığı “Sometimes” serisi olan 3 kitapdan oluşan seri de ilk kez sergide görülebilecek. Hem dünyanın farklı yerlerinden çekilmiş sualtı fotoğrafları hem de İstanbul’a farklı bir bakış açısıyla baktığı “Bir Balığın Gözünden İstanbul” fotoğrafları birarada görülebilecek. 


Bursa doğumlu, sualtı fotoğrafçısı Alptekin Baloğlu basım sektöründe çalışmaktadır ve 1994 yılından beri sualtında fotoğraf çekmektedir. 2005 yılında İspanya'da yapılan ve Türkiye'nin ilk kez katıldığı “10. Dünya Sualtı Fotoğraf Şampiyonası”nda balık kategorisinde altın madalya alarak Dünya Şampiyonu olmuştur. Baloğlu'nun 1999 yılında yayınladığı "Sualtından Yansımalar" adındaki ilk kitabı, sualtı yaşamının fotoğraflarla tanıtıldığı ilk Türkçe kitaptır. 2003 yılında yayınlanan “Sualtının Yıldızları” adlı kitabı ile Fransa'da yapılan 30. Dünya Sualtı Görüntüleme Festivali'nde “Dünyanın En İyi Sualtı Kitabı” ödülünü kazanmıştır. Ulusal ve uluslararası yarışmalarda 52 ödülü bulunmaktadır. Fransa, Almanya, Rusya, İspanya ve Türkiye’de bireysel sergiler açmıştır.