4 Temmuz 2015 Cumartesi

Birgül Tekin: Boncuk tasarımlarımı doğru kullanımda görmek mutlu ediyor beni.. Elbisenin dekoltesi, kumaşının cinsi, rengi, takının kullanıldığı mekan önemli..


Eski Datça'da yaşamaya başladıktan sonra ilk dikkatimi çeken mekanlardan biri de köyün girişindeki seramik heykel ve cam boncuk dükkanı oldu: Sevo Seramik.. Sevdeğer ve Melek Şule Kantürk'ün seramikleri, Birgül Tekin'in de cam çalışmalarının sergilendiği showroom/atölyenin vitrininde de bir sarman kedi uyuyordu sepetinde. Gelen geçen takılıyor, fotoğrafını çekiyor..

Cam sanatçısı Birgül Tekin ile tanıştığımda arkadaşlığı da tasarımları da bana çok keyif verdi. Evinin yanındaki atölyesinde buluştuk bir gün. Ateşin önünde cam çubukları boncuklara dönüştürmesini seyrettim uzun uzun.. Boncuklarının masalsı renklerine, yanyana geldiklerinde oluşturdukları zerafete takılı kaldım.. Sizlerle paylaşmadan da edemedim..



Ne zamandan beri cam çalışıyorsunuz? Boncuk ve takı tasarımındaki yolculuğunuzu anlatır mısınız?
Cam yolculuğum 16 yıl önce Beykoz'da faaliyet gösteren Cam Ocağı'nı keşfetmemle başladı.. 
O günlerde adı henüz duyulmamış, yer - iz tarifleri yapılmamıştı... 

Arabaya atlayıp tam bir  pazar günümü harcayarak arayıp bulduğum Riva Deresi kıyısında bir cennet mekan Cam Ocağı.. İlk ve belki de en şanslı öğrencilerinden biri sayılırım.. Şu anda hepsi de cam çalışmalarını keyifle sürdüren dört kişilik bir sınıftık. Öğretmenimiz Almandı. Helga Seimel...

Çocukluktan beri kanıma işleyen fakat önce konuyla alakası olmayan bir eğitim süreci (iktisat), daha sonra yoğun iş yaşamı.. Büyük şehir stresleri, para kazanma ve çocuk büyütme eğitme telaşı.. Ve hep ertelediğim camın renkli ve büyülü dünyasıyla ilk buluşmam..


Nasıl ortaya çıkıyor bu boncuklar ve takılar?
Önce cam çubuklara hayat veriyorum.. Anlık ruh hallerim yönetiyor boncukların renk ve şekillerini.. 
Sonra sıra tasarıma geliyor.. Kolyeler, küpeler, bileklikler. Tek üretim. Bazen bir kolyeyi bir günde bazen iki saatte tasarlıyorum ruh halime bağlı olarak.. 

Pek çok dalı olan bu renkli dünyadaki tercihim Lampwork boncuktan yana oldu. Renkli cam çubukları yaklaşık 800 santigrat derecede oksijen/LPG ateşinde eritip şekillendiriyorum.  Cam boncuklarıma artı değer olarak takı tasarım deneyimlerimi de kattım. 


Tasarımlarınızı nerelerde görmek hoşunuza gidiyor? 
Boncuk takı tasarımlarımı doğru kullanımda görmek beni çok mutlu ediyor.. Elbisenin dekoltesi, kumaşının cinsi, rengi, takının kullanıldığı mekan.. Bunlar da "doğru kullanım" ın alt satırları..

İstanbul'dan uzak olmak nasıl bir duygu? Datça'ya ne zaman yerleştiniz?
Dokuz yıl önce İstanbul’dan adeta kaçarak yerleştiğim ve kendi cennetimi bulduğumu düşündüğüm Eski Datça’da çok keyifle sürdürüyorum yaşamımı ve cam çalışmalarımı.


Hayatınızdaki değişiklikler tasarımlarınıza nasıl yansıdı?
Yaşamımdaki olumsuz olaylar ve özellikle de zor insan ilişkileri üretimimi ve hayal gücümü daima olumsuz etkileyip beni körleştiriyor... Bu nedenle de kendi cennetimde, kendi dünyamda belki de biraz izole yaşamak beni mutlu ve verimli kılıyor.

Size göre zanaat ve sanat hangi noktada buluşuyor?
Sanat-sanatçı-zanaat-zanaatkar kavramlarının içiçe geçtiği tanım karmaşasının yaşandığı günümüzde kendimi bu kavramların hiçbirinin içine sokmak istemiyorum.. 

Bu kavramlarla ilgili hiçbir derdim asla yok.. Camı seviyorum, üretiyorum, tasarımlarımı  yapıyorum.. Hepsi bu kadar..

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Feride Sofugil: Kendine zaman ayırmak insan için ihtiyaçtır. Bu zamanı para kazanmak için harcarsak yaratamayız..


İstanbul Moda’daki Polka Café’den tanıyorum Feride Sofugil’i. Müzisyen kimliğini de biliyorum. Bizim derneğin (Lokomotif) düzenlediği sokak festivalinde çalmıştı.. 

Datça’da ona rastlamak çok güzel bir sürpriz oldu benim için. Ağaçlar ve çiçekler arasında kaybolmuş huzurlu mekanında müziğini dinledim.. 

Müdavimi oldukları her hallerinden belli İrlandalı müşterileri evlerinde gibi rahat ve mutluydular. Gülümseyen ve şarkılara eşlik eden büyük bir aileyle güzel bir gece geçirdim. Ertesi gün sabah kahvaltımı orada yaptım. Aynı duygu.. Rahat minderler üzerinde yazılarımı yazıp çayımı içtim… Ve bu röportajı yaptık.

Ne zaman göçtünüz buralara? İstanbul’u neden terkettiniz?
Datça’ya üç sene önce eşim Orkun’la yerleştik ve çok iyi ettik.

Sokak müziği yapıp güneyde kasabaları gezerken hayran kalıyordum bu yaşama.. Şehre dönmek hep ızdırap veriyordu. Eşim mühendis olmasına rağmen hep küçük yerde küçük yaşamak isteyen bir insandı. 5 sene önce Kadıköy’de bir café açtık. Polka.. 

Eşim işini bırakıp Polka ile ilgilenmeye başladı. Café’miz sevilip biraz para kazanmaya başladığında Datça’da bir şube açtık ve buraya yerleştik. İstanbul’daki Polka’yı en yakın arkadaşım işletiyor ve çok başarılı . Biz de buradaki işleri yoluna koymaya çalışıyoruz.

Datça’da günlük yaşamınız nasıl?
Datça’da gerçekten çok sakin bir yaşamımız var. Sevdiğimiz bir ev, sevdiğimiz bir café, harika ve herzaman size destek arkadaşlar ve şimdi küçük bir bebeğimiz..

Çocuk yaşamınızda neleri değiştirdi?
Kızımın ismi Arya.. Hayatımıza daha çok mutluluk katmaktan başka bir şeyi değiştirmedi. Bence çocuk kimsenin hayatını değiştirmemeli, sizin yaşamınıza eklenmeli. Siz mutlu olunca o da mutlu olacak her koşulda.. 

Hamileyken son güne kadar da işimin başındaydım. Şimdi de Arya ile devam ediyorum. Ben kek yapıyorsam o da mutfakta benimle. Ben müzik yapıyorsam o da hemen yanımda pusetinde uykuda. Hep anne babayla birlikte.. Bence bir çocuğun ilk seneleri için tek ihtiyacı bu.

Polka'nın özelliklerini, müşteri karakterini, menünüzü anlatabilir misiniz?
Polka Café’de insanların mutlu olabilecekleri bir yer yaratmak istedik. Rahat ve sıcak bir ortamımız var. Büyük bir bahçemiz var. Rahat sedirler, hamak.. Polka müşterisi rahat ve doğal olanı tercih eden kişiler.. Genellikle yabancılar arayıp buluyorlar bizi.. Önceliğimiz kahvaltı. 

Annem ve babam Kaz dağlarında yaşadıkları için bize en güzel zeytinyağı ve zeytini yapıyorlar. Özel soslarımız var kahvaltı için hazırladığım. Bahçeden domates, biber sunuyoruz. Kendi reçellerimizi, ekmeğimizi yapıyoruz. Sebzeli özel bir sandwichimiz var. Itırlı limonata, doğal icetea, doğal içeceklerimiz var.. Gece müzik yapıyoruz. Alkollü içeceklerimiz de mevcut..

Fotoğraf: Elif Sofugil
Müzik geçmişinizden de bahsedebilir misiniz?
2000 yılında üniversitede ilk yılımda harçlığımı çıkartmak üzere bir café’de garsonluğa başladım. Café sahibi Onok Bozkurt , Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde gitar hocasıydı ve müzisyen arkadaşları bu café’de konserler veriyorlardı. Dünya müzikleri yapan Galaturka Grubu’nu her hafta servis yaparken bayılarak dinliyor ve çok beğeniyordum. Kullanılan enstrümanlar Çağlayan Örge’nin el yapımı enstrümanları ve melodiler insanın aklından çıkmayacak kadar güzeldi. Lakin bir gün irlanda flütü whistle'ı denemek istedim. Her hafta beni sahneye çağırır hadii gel çal derlerdi. Nitekim benden kaçamadılar ve gruplarına dahil ettiler.

Galaturka ekibiyle unutamayacağım bir dört sene geçirdim. Sokak müziği hayatımızın önemli bir parçasıydı. Grupla beraber İrlanda flütleri, mandolin, keman, banjo çalmayı öğrendim. Hiç nota öğrenme isteği ve ihtiyacı duymadım. Çok sevdiğim melodileri elime aldığımız enstrümanlarla çıkartmaktı bütün derdimiz. Çağlayan Örge herşeyi kolaylaştırdı bizim için enstrümanlarımızı yapıyor nasıl çalınacaklarının metodlarını gösteriyordu. Müzik hayatıma onun sayesinde girdi ve hala var diyebilirim.

Fotoğraf: Feride Sofugil
Sevdiğiniz takip ettiğiniz müzisyenler kimler?
İrlanda müzikleri, bluegrass ve country folk dinliyorum genelde.

Sanat ve sanatçı tarifiniz nedir?
Sanat içimizde zaten var olan yaratma isteği, sanatçı ise buna aracılık eden insandır.bence herkesin doğal bir yeteneği var ama bunu ortaya çıkaracak imkan ve zaman olması gerekiyor.

Sanat ve mutluluk ilişkisi nedir size göre?
Sanat içimizde yaşayan yeteneğin dışarı çıkması ise bunu yapabildiğinde, en önemlisi de anlaşılabildiğinde mutlu oluyorsunuz. Ülkemizde belki en sıkıntılı durum anlaşılamamak . Kendine zaman ayırmak insan için ihtiyaçtır. Bu zamanı para kazanmak için harcarsak yaratamayız.



Polka Datça:
İskele Mahallesi Ambarcı Caddesi no:9
0.252.7128056