26 Şubat 2013 Salı

Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi Müdürü Prof. Adil Güner: "Balkanlar’ın ve Ortadoğu’nun en iyi botanik bahçesi biziz…"


ak navruz (Türkiye endemiği)
Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’ni duymuş muydunuz? İstanbul Ataşehir’de otoyolların arasında “Betona İnat Doğal Hayat!” sloganıyla 10 yıldan fazladır yaşamını sürdürüyor. Levhasını görüp merak etmiş ve içeri girmiştim bir gün. Ahşap binalardan birinde bitki resim sergisi vardı.. Hayran kalmış, bitki ressamlığı kursuna yazılmıştım hemen.. Suluboya bitki resimleri yapmaya da öyle başladım zaten. Ara sıra uğrar, bahçedeki botanik kütüphanesindeki kitaplara bakarım.

Bitki ressamlığı kursuna bu yıl da gidiyorum. Haftada bir gün bu bahçeye gelmek, günümü yeşillikler ve çiçekler arasında bitki resimleri yaparak geçirmek beni çok mutlu ediyor. Önümüzdeki ay da bahçevanlık kurslarına geleceğim. NGBB, Edinburg Kıraliyet Botanik Bahçesi ve Yeditepe Üniversitesi ortak sertifikası olan bahçevanlık sertifikam da olacak.

İstanbul güzelliklerinin her geçen gün beton yığınları arasında boğulmasını içim acıyarak izlerken böylesi bir bahçede vakit geçirmenin beni ne denli mutlu ettiğini tahmin etmişsinizdir. 

Prof. Adil Güner NGBB baş bahçevanı ile soğanlı bitkiler bölümünde
Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi'nin internet sitesini incelerseniz göreceksiniz halka açık ilginç etkinlikleri var. Çocuklarınızın toprakla temas etmesini, özel bitkilerle tanışmasını istiyorsanız onu NGBB’e götürmenizi öneririm. Topraklarımızda yetişen binlerce endemik bitkiden birçoğunu burada birlikte incelemeniz mümkün. Kimbilir belki de gönüllü bahçevanları olursunuz!

Siteden gönüllülük esaslarını okuyun. Bilim gönüllüsü, eğitim gönüllüsü, kütüphane gönüllüsü, ofis gönüllüsü mü olmak istersiniz? Seçin birini! 2 Mart 2013 Cumartesi günü yapılacak "Gelin Bahçemizi Birlikte Büyütelim" bahçe tanıtım ve tanışma toplantısına katılmakla işe başlayabilirsiniz örneğin...

Bahçenin müdürü Prof. Adil Güner üretken, doğal, ciddi, mutevazı, dinamik bir adam. Kendini işine adamış olduğu her halinden belli. Kendisiyle tanışıp bu röportajı gerçekleştirdiğimiz gün “ak navruz”un çiçek açmış halini de görme şansına eriştim.

Londra'daki Kew Garden’dan emekli, on yıldır bahçenin danışmanlığını yapan Margaret Johnson'un adı verilmiş bu güzel çiçeğe.. Onunla da aynı gün tanıştık. Ak navruz”un Margaret ile beraber ilk fotoğraflarını çeken de ben oldum.

İstanbul’un bahçe bitkileri tarihiyle ilgili Christopher Thacker'in "History of Gardens" adlı makalesini okumuştum: Batı’nın egzotik bahçe bitkilerine olan ilgisi 16. yüzyılda başlamış. Fransız bilim adamı, gezgin Pierre Belon’un 1546-1548 yılları arasında İstanbul seyahatlerinde gördüğü Osmanlı bahçeleri hakkında yazdıkları büyük ilgi çekmiş... 

Topraklarımızda yetişen lâleleri Avrupa’ya ilk tanıtan, yaygınlaşmasına vesile olan kişi ise 1554–1562 yılları arasında Türkiye’de görev yapan Avusturya büyükelçisi Ogier Ghiselin de Busbecq’miş. Busbecq, botanikçi dostu Charles de l’Ecluse'e Türkiye'den lâle soğanları göndermiş. Doğadan toplanmış bu soğanlardan lâleler yetiştirip Hollandalılara tanıtmış l'Ecluse.. Böylece lâle Avrupa’ya yayılmış.
yanardöner (Türkiye endemiği)
Türkiye’den Avrupa’ya giden tek çiçek lâle değil… İpek yoluyla Çin’den Türkiye’ye getirtilen birçok çiçek müslümanların 16. yüzyıldaki bahçe merakının delilleri… İstanbul, Edirne, Bursa, İzmir ve Manisa’da yetiştirilen birçok bitki ve çiçek Türk bahçecilik merakının kanıtı. Ağlayan gelin, sümbül, akzambak, müşkürüm, manisa lalesi, karanfil, kurtkulağı, şakayıklâlesi, leylak, nergis, beyaz yasemin gibi birçok çiçek Batı’ya Türkiye’den 1600’lü yıllarda gitmiş. Siyah dut, ceviz, gülhatmi, karayemiş, at kestanesi, kardelen de öyle!

Biz şimdi dönelim İstanbul Ataşehir'e. Otoyolların arasında yaşamını sürdüren ve her geçen gün daha da güzelleşen ve geliştirilen Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi'nin başarılı yöneticisi Prof. Adil Güner ile sohbetimize:

Endemik bitki nedir?
Endemik, özgü-has bitki demektir. Bir yöreye, bir bölgeye has… Coğrafi kavramla kullanılmalıdır. Akdeniz’in, Türkiye’nin, Karadeniz’in endemik bitkileri demek lazım..

ast._yildirimlii - gürsöğüt geveni (Türkiye endemiği)

Türkiye’nin endemik bitki sayısı nedir?
Saptanan 3035 endemik tür var. Bu sayı daha da fazlaydı.

Neden düştü?
Türkiye’ye özgü bildiğimiz bazı bitkiler komşu ülkelerde de çıkınca Türkiye’ye özgü olmaktan çıktılar doğal olarak… Ama bu, halâ bizim kıymetli bitkilerimiz olduğu gerçeğini değiştirmez.

Endemik bitkiler nerelerde yoğunlaşıyor?
Toros silsilesi, Amanos silsilesi, Güneydoğu Toroslar dediğimiz Van güneyi ve Cilo dağları, Kaçkar dağ silsilesi, İç Anadolu’da, Tuz Gölü çevresi, Kaz dağı ve çevresinde.. Türkiye’nin her yerinde var ama saydığım bölgelerde daha çok yoğunlaşmıştır. Özellikle dağlarda..

Neden dağlarda?
Dağlardaki aşırı yaşam şartlarına uyum sağlayıp yaşayabilmek için bitkiler dönüşüm yaşarlar. Bu da farklı türlerin doğmasına yol açar. Böylece o coğrafyada endemik bitkiler oluşur.

Thermopsis turcica - piyan (Türkiye endemiği)

NGBB'nde kaç endemik bitki yetiştiriliyor?
Bahçedeki endemik bitki sayısı 181'dir.


Ak navruz ne zaman keşfedildi?
2010’da ilk örneklerine Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde rastladık. Bilimsel herbaryum örnekleri toplandı. Canlı örnekler ise NGBB soğanlı bitkiler koleksiyonunda yetiştirilmek üzere toplandı.

Ne zamandan beri NGBB için çalışıyorsunuz? Öncesinde hangi üniversitedeydiniz?
Hacettepe Üniversitesi’ndeydim. Sonra Abant İzzet Baysal Üniversitesi’ne geçtim. NGBB ‘da çalışabilmek için erken emekli olmaya karar verdim. 2001 yılından beri bu bahçede görev yapıyorum.

Nihat Gökyiğit ile tanışmanız nasıl oldu?
Hayrettin Karaca ile 1982’de tanışmış, 1990’larda beraber çalışmaya başlamıştık. Nihat Bey ile tanışmam onun aracılığıyla oldu. Eşi Nezahat Hanım anısına bir park yaptırmak için 1995’te çalışmaları başlatmış. Bahçe için Hayrettin Bey beni önermiş.

Zor bir süreç olmalı.. Bomboş araziden böylesine bir bahçe yaratabilmek…
Toprak sürülmüş, ıslah edilmiş, 32 hektarlık alana 50 bin ağaç ve çalı dikilmişti. Onlar büyümeye devam ediyor. Bir yerden başlamak gerekiyordu.. Botanik bahçesi olma yolunda çalışmaları başlattık. Kaya bahçesi, havuz, soğanlı bitkiler bahçesi gibi birimleri kurduk. Ve ancak 2003’te “botanik bahçesi” demeye dilimiz vardı.

muş lâlesi (Türkiye endemiği)

Bitkileri doğadan alıp getiriyor, burada ekiyorsunuz değil mi? Nasıl yaşıyorlar?
Yaban çiçeklerin zirai geçmişi bilinmediği için hangi şartta yaşayabileceği deneyerek görülür. Tahminler ve denemeler yapıyoruz. Görüyoruz ki bazıları mükemmel uyum sağlıyor, bazıları olmuyor..

Yeşil elli olduğunuz söylenebilir mi? İyi bir bahçevan mısınız?
Ne yeşil elliyim, ne de iyi bir bahçevanım… Bitki sistematiği üzerinde çalışan bir bilim adamıyım. Bitkiye bilimsel alanım yönünden bakıp öyle değerlendiririm. Sınıflandırmasına ipucu verecek şeylere, türüne, biçimine odaklanırım.

Centaurea iconiensis - tülüşah (Türkiye endemiği)

Daha romantik bir cevap bekliyordum…
(gülüşmeler..)
Fotoğrafçı kompozisyona bakar, bitkiyi görüntülerken nasıl bir kare yakalayabileceğini düşünür.
Ben yaprağına, türüne, çiçeğine bakarım.
Bahçevan bitkinin nasıl tutabileceğine bakar. Bitki yetiştirme deneyimi fazla olan insanların içgüdüleri de gelişmiştir. Bitkiye bakarak derdini anlar. Diğer insanlara göre bu konuda daha beceriklidir..

NGBB'nin Türkiye'deki botanik çalışmalarına en büyük katkısı ne olmuştur?
Derdimiz bitkiler hakkında birikmiş bilgiyi vatandaşa aktarmaktır. En önemli görevimiz budur. Rahatlıkla belirtebilirim ki Balkanlar’ın ve Ortadoğu’nun en iyi botanik bahçesi biziz…

Maddi desteğinizi nereden alıyorsunuz?
NGBB bir Ali Nihat Gökyiğit Vakfı teşebbüsüdür.

7 Şubat 2013 Perşembe

Ayşenur Özpekel: "İstanbul aşklarda yaşar... Aşklar da İstanbul şarkılarında..."


Giderek daha az  (ve nadiren iyi müzik yapan) mekanda dinleyebildiğimiz Türk Sanat Müziği'ni sevenleriyle buluşturabilmek, zerafetle yiyip içip şarkı söyleyebilmek için dostlarımla paylaştığımız özel geceleri müzikseverlere de açmaya karar verdik. 45 yaş üstü keyifçilere hitap eden, lezzet ve sohbeti de gözeten müzikli geceler olacak... Yakında duyuracağım... Bu özel toplantılarda bir iki kadeh içip şarkı söylemeye başlayanlara da bir iyilik düşünüyoruz... Gece başlamadan önce buluşup sevdikleri şarkıları makamıyla söylemeyi öğretecek bir hocamız da olacak. Kim mi?

Sanatçı dostum Ayşenur Özpekel'i  size tanıtmak istiyorum. Ortak dostlarımızla düzenlediğimiz müzikli gecelerimizin kraliçesidir. Bir yandan röportajımızı okuyun, bir yandan da repertuarda yer almasını istediğiniz şarkıları düşünün... Ve önerilerinizi bana yazın lütfen...

Müzik hayatına nasıl girdi Ayşenur'cum? 
Kulağıma dolan ilk nağmeler, üç yaşlarımda iken rahmetli babacığımın sesindendi. "Bir rüzgârdır, gelir geçer sanmıştım..." Sadettin Kaynak'ın segâh şarkısıdır. Ve ablacığımın güzel sesinden "Tombe la neige- Her yerde kar var.." Evimizde her tür müzik dinlenirdi.. Ben de hala müziğin her türünü severek dinlerim. Ama gönlümün sultanı Klasik Türk Müziği'dir. Lise yıllarında müzik aşkım olgunlaşmaya başladı ve Eczacılık Fakültesi ile birlikte konservatuvara da girdim. Her iki okulu da bitirdim ama gönlüm aşkını seçti. Otuz yılı aşkındır Türk Müziği hayatımın merkezinde bulunuyor..

Neden “Müzik” ? 
Müzik her derde devadır. Her erdeme yol, duyguya yoldaştır bana göre.. Neş'eye, umuda, hayallere, hüzne, coşkuya, sevince ve kedere.. Bir doğal terapi yöntemi olarak da düşünebiliriz müziği. 

Şarkı söylerken neler hissediyorsun ? 
İlk olarak  şarkı sözlerinin etkisine girerim. Sözler ne diyor, bakarım. Hüzün mü var, aşk mı? Coşkulu mu, sakin mi? Sesimin volüm ve tınısını buna göre ayarlarım. O anda güftekâr ve bestekârın  yerine koyarım kendimi. Yazarken ve bestelerken hissettiklerini anlamaya çalışırım. Burada önemli olan öncelikle tabi ki doğru icradır ama bir o  kadar da eserin ne söylediğini hissetmeniz ve dinleyene de hissettirmenizdir.
  
Şimdilerde neler yapıyorsunuz ? 
Bazı özel kurumlarda hocalık, TRT de ses sanatçılığı ve sonrasında amatör korolar kurup çalıştırmak şeklinde gelişti müzik hayatım. On yıl kadar önce İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda hoca olarak çalışmaya başladım. Amatör koro şefliği, dersler, konserler, zaman zaman uygun mekanlarda sahne programları ile devam ediyorum. 

Nerede dinleyebiliriz seni?
Ne yazık ki, benim ve ekibimin sahne alacağı uygun mekan sayısı oldukça az. Bizler müziği eğlenceden çok, eğitici ve dinlendirici bir anlayışla sunmaktan yanayız. Belki seninle projemiz tutar ve daha sık sahne alırız artık...

Dinlemek için tıklayın

İstanbul için başka hayallerin var mı?  
Başta, sevmeyi seven insanların yaşadığı bir şehir olsun istiyorum İstanbul’um. Sevgi her güzelliği getirecektir bizlere. Ve her yerden müzik sesleri yükselsin istiyorum. Nağmeler ruhumuzu yıkarken, ritmler hayatımızı daha dinamik ve eğlenceli yapsın. Müziğin ruha kattığı erdemlerle, özellikle çocuklarımız ve gençlerimiz, daha güzel bir yaşama kavuşsun.

Beş duyun ile İstanbul'u anlat desem...
“İstanbul'u sevmezse gönül aşkı ne anlar “ demiş Behçet Kemal Çağlar: 
Gözlerde başlar güzelliğe seyahat
Denizin çeşit mavisine
Ya da yeşilin cazibesine

Ten bekler dokunmayı, dokunur da
Merakla uzanarak
Tutar sımsıkı ya da korkak

Mis kokar ya çiçek ve toprak
Nefesler keser
Rüzgarla uçup eser

Nice tatlar saklanır dört bir yanda
Bir gün Boğaz'da
Bir gün Ada'da

Seslerde tamamlanır tüm güzellikler
Şarkılar dolanırken  dillerde
Sevda tüter gönüllerde

Müziğin herkesin hayatına bir şekilde girmesi dileği ile... Dinlemek için burayı tıklayınız...


En beğendiğin ayrılık şarkıları hangileri?
Ayrılık yarı ölmekmiş - Nişaburek şarkı - Selahattin Pınar
Gittin bıraktın, bıraktın beni gurbet ellerde  - Kürdilihicazkâr şarkı - Emin Ongan 
Yine hazan mevsimi geldi - Muhayyerkürdî şarkı - Şekip Ayhan Özışık

En severek okuduğun vuslat şarkıları?
Bu soruya cevap çok zor, çünkü vuslat için pek şarkı yoktur. Şunları söyleyebilirim:
Sevdikçe seni ömrüm artar  ey yar - Nihâvend şarkı -  Neveser Kökdeş 
Günaydınım nar çiçeğim - Kürdîlihicazkâr şarkı  -  Cinuçen Tanrıkorur

Sesine en çok yakıştırdığın şarkılar hangileri?
Kürdilihicazkâr, muhayyerkürdî, nihavend, sultânîyegâh, ferahfeza, acemaşiran, mahur, rast, şedd-araban, eviç makamlarındaki şarkıları daha severek okuyorum ve sesime yakıştığını düşünüyorum. Bir de Neveser Kökdeş Şarkıları'nı...

Makamlar arasında sence en hüzünlüsü hangisi? Şarkılardan örnek verebilir misin? 
Makamdan çok, kompozisyon (beste) örgüsü ve sözler ile eserin ritmi hüznü yansıtıyor bence.. Yani her makamda hem neşeli hem hüzünlü eserler bulunmakta. Selahattin İçli’nin “Bir sabah bakacaksın ki bir tanem” Kürdilihicazkâr şarkısındaki gibi… 

En neşelisi?
Geldi yine güzellim yaz - Nihavend şarkı - Arif Sami Toker
Biz Heybeli'de her gece mehtaba çıkardık - Sultâniyegâh şarkı - Yesârî Âsım Arsoy
Her zaman büyük coşku ile söylediğim şarkılardandır.

Dans edilesi makam hangisi sence?
Yine aynı olacak cevabım. Burada da makamdan çok ritim önemli, yani dansla beraber düşündüğümüzde.. Mesela nihâvend ya da rast makamında 2/4, 3/4, 4/4 gibi ritimleri olan şarkılarla güzel dans edilir. 3/4 vals ritmidir. 2/4 ve 4/4 ise tango için uygundur.. Ama yine söylüyorum, makam değil, ritimdir önemli olan..

Makamlara birer mevsim ya da vakit yakıştırmanı istesem?
Kürdilihicazkâr makamı akşamın geç vakitlerini ya da yaz akşamlarını hatırlatır. Nihâvend makamı ilkbahar seslerini,  mahur , hüzzam ve uşşak  kış geceleri evlerde yapılan fasılları getirir aklıma.. Ferahfeza, eviç, sultânîyegâh, acemaşiran, rast , sûzidil, evcârâ makamları  ise saraylardaki fasıl gecelerini hayal ettirir..

İstanbul'a en çok yakıştırdığın şarkılar hangileri?
Bütün aşk şarkıları İstanbul'uma yaraşır..  Çünkü İstanbul şarkıları aşklarda yaşar.. Aşklar da İstanbul şarkılarında.. “İstanbul'u sevmezse gönül Aşk'ı ne anlar!”  Özellikle de  Münir Nurettin Selçuk şarkıları, Yesârî Âsım Arsoy, Neveser Kökdeş, Selahattin İçli şarkıları…

Sevdiğin besteciler kimler?
Ayırmak, seçmek haddim değil, zaten çok da zor bir şey bu ama, yine de örnekleyeyim... Dede Efendi, Hacı Arif Bey, Rahmi Bey, Lem'i Atlı, Refik Fersan, Neveser Kökdeş, Fehmi Tokay, Münir Nurettin Selçuk, Yesârî Asım Arsoy, Alaeddin Yavaşca, Selahattin İçli, Avni Anıl..

Tango da söylüyor musun?
Söylüyorum, çok da severek söylüyorum. Hatta tango beste denemelerim var..

Türkü seviyor musun?
Türkülerimiz kendi öz müziğimizdir. Bağrımızdan, canımızdan kopan söz ve ezgilerdir onlar. Sevmemek mümkün değil diye düşünüyorum.. Çok severim, zaman zaman söylemeye çalışırım.  




AYŞE NUR ÖZPEKEL 
Gölcük’te dünyaya geldi. Teşvikiye İlkokulu, Nişantaşı Kız Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni bitirdi. Üniversite yıllarında İstanbul Üniversitesi Korosu’na devam etti. Uzun yıllar Süheylâ Altmışdört’ün öğrencisi oldu. Eczacılık Fakültesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Türk Müziği Bölümü’nü bitirdi.
TRT İstanbul Radyosu’nda üç yıl sözleşmeli ses sanatçısı olarak çalıştı. Bu kurumda İnci Çayırlı, Tülûn Korman, Alâeddin Yavaşca, Arif Sami Toker, Mustafa Sağyaşar gibi şef ve hocalardan yararlandı. Merhum bestekâr Yesâri Asım Arsoy ve Prof. Dr. Selahattin İçli’den çok büyük feyz aldı. 
Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde okul müdürlüğü ve Türk müziği nazariyatı hocalığı, Akademi İstanbul’da Türk Müziği hocalığı yaptı. 
Beşiktaş Belediyesi, Zeynep Kamil Hastanesi, Florance Nightingale Hastanesi, Türk Edebiyatı Vakfı’nda amatör Türk müziği koroları kurdu, çok sayıda konser verdi. Birçok öğrenci yetiştirdi.
2003-2007 arasında Boğaziçi Üniversitesi akademik ve idari personelinden oluşan Türk Müziği  Korosu’nu yöneterek çeşitli mekanlarda bu koro ile konserler gerçekleştirdi. 2006-2010 arasında İstanbul Müftülüğü Kadınlar Tasavvuf Korosu’nu çalıştırdı. Bu topluluk ile yurtiçi ve yurtdışında sayısız konserler verdi. 
Hâlen İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Türk Müziği Repertuvar Öğretim görevlisi olarak görev yapmakta, Mozaik Türk Müziği Topluluğu’nu  çalıştırmakta, bu toplulukların konserlerini idâre etmektedir.
Çeşitli koro konserlerinde solist ve sunucu olarak görev yapan, Tango ve şarkı formunda beste denemeleri ve şiir çalışmaları da olan Ayşe Nur Özpekel, Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Ud sanatçısı Osman Nuri Özpekel ile evli olup iki çocuk annesidir.